26.11.2012

pazartesi işi astım bir tatil günü felekten çaldım :)

merhaba sevgili blogum,

bugün boş hafta sonumun cumasının hemen arkasından gelen pazartesi ve anladığın üzre halen tatil modumdayım. çok çok güzel değil mi? bu sabah uyandım hatta annemi de beni 7 bucukta uynadır kahvaltı yapıcaz diye tembihlediğimden bir de 7 bucukta kalktım:) ama bi anlamı oldu mu yok, yatakta sağa sola dönerken acaba gitmesemmi ki bugün diye içimden geçirmeye başladım. kendimi ikna cümlelerim tanıstırayım,  ''kardiyo da bitiyor ulan bu son haftam zaten'', ''eline bi daha ne zaman geçecek bu fırsat'', '' zaten hoca sormuyor bile başkası olsa hiç gitmezdi'', ''zaten mens de oldum tüm gecem terle kuru uyan uyu die geçti , hastayım yani:)''... emrah banyoya giderken ben elime telefonu alıp önce saatin alarmını ileri kurdum , sonra mesaj kutuma kardiodaki arkadaşşa mesaj yazmak üzere girdim. üç bes mesaj yazıp silme denemsnden sonra bi tanesinde karar  kıldım. emrah geldiğinde ben gitmiyorum deyip yorganın içine fışır fışır sardım kendimi. sonra emrah gitti, ben de geri bıraktım kendimi uykunun tatlı terli ılığına. mens olduğum için o kadar çok terlemiştim ki. neyse gözümü ezanla açtım. bi baktım saat 12ye geliyor. bildiğin zıpladım yataktan. hem tembel hem de uykuyu sevmeyen bir  ikilemi aynı bünyede taşımak çok sıkıntılı. cumartesi bi önceki gece 3bucukta uyuduğum için 12ye doğru kalktım. pazar günü de  günü kaçırmayım diye saatimi 9 bucuğa  kurdum. ve erken kalktım. pazar günü 9 bucukta kalkıp pazartesi 12de uyanmak çok komik. ama şöyle bakarsan tatil günü erken kalkıp tüm günü doya doya yaşadım, iş günü ise işi asıp öğlene kadar uyudum :) nasıl ama :) işte böyle sevgili blog ben de kalktım çamaşır makinasna çamaşır attım.  sonra kendime basit bir kahvaltı hazırladım. keyifle kahvaltı yaptım. annemi aradım, emrahı aradım faturamı ödettim emraha:) sonra salona geldim laptopu aldım elime sana bi şeyler yazim de bu güzel günü unutmayım dedim. sana ne anlatıcam dün emraha annanleri epedir aramıyoruz arayıp bi konusalım dedim. babasını aradı önce sonra bana verdi konusurken (ben hep siz diye hitap ediyorum ya, anne baba demiyoruz)merhabadan sonra boş bulunup mustafa amca demeyeyim mi. bi gülme geldi ben onu savusturdum. bu sırada emrah tabi şaşkın gözleriyle bana bakıyodu , o da gülünce ikinci gelen gülmemi savuşturamadım. adam bi şey sordu cevap veremedim kendimi halının üstüne attım dizlerimin üstünde gülmemeye çalışıyorum bu arada adamcağız alo alo filan diyor, emrah bana bravo anlamında baş parmağını havaya kaldırınca artık dayanamayıp teli eline verdim ve koşarak kendimi evin en uzak odasına attım. yerde deli gibi gülüyorum, o kadar şaşaladım ki telefonu kapamayı bile akıl edemedim. adama telefon kesildi derdik. emrah da ne diceğini bilemeyince ben seni ararım dedi ve kapayıp yanıma geldi. neyse tekrar aradık sakinleşince ben de elimde çay vardı üstüme döküldü yandım biraz da telefonu emraha verdim kusura bakmayın filan dedim. neyse işte konustuk sonra ama adam demesin mi senli benli olalım bana siz diye hitap etme. valla mümkün diil, üzgünüm. benim içim siz olmaya devam edecek. sen demem için baba demem lazım ama düşünüyorum da o zaman bile sen diyemem ki. nasılsınız mustafa bab filan derim heralde. ben dayıma bile siz diyorum biz de böyle öğrenmişiz. amaan neyse işte öyle komik bir andı. senle paylaşmak istedim. bugün makale çeviricem. makinada çamaşır var, onalrı çıkarınca banyoya girerim. işte böyle sevgli blog. sevgiler :)

23.11.2012

boş hafta sonunun cuma akşamı

şimdi bu nasıl başlık diyebilirsin. belki ben de yıllar geçtikten sonra bu yazıyı okurken başlık zihnimde şu andaki imgelemini yaratmayabiir diye açıklama yapim. şöyle ki, hafta sonları nöbet tutan bir ansancık boş hafta sonlarını pembe kalple işaretler. o günlerin gelmesini dört gözle bekler. hani normal insanların farketmeden kullanıp harcadığı o dört hafta sou tatili sen de 1 tane olunca o kadar kıymetli oluyor. neyse işte bu hafta sonu da benim boş. üstelik cuma gecesindeyim henüz. yani en güzel tatil günü. benim 2 hafta sonum boş. 1 sene kadar sonra 1 hafta sonuna düşerim heralde. ilkokuldayken de perşembeleri cumadan daha çok severdim biliyor musun? hatta karar veremezdim üstünde düşünürdüm cumayı mı perşembeyi mi daha çok seveyim die ve perşembe hep galip gelirdi:) ne saçma. cuma günü tatil olmayı değil, perşembe günü ertesi gün gelecek olan tatili beklemeyi daha çok sevmek. o zaman sevdiğin ne ki? tatil değil demek ki, içimde hissettiğim o duygu. her neyse bi yandan tv izlerken felsefe yapamıyor bu faslı burda bırakıyorum. gelelim bu güne. ben kardiyo rotasyonundayım. o sebeple visit bitince işim de bitiyor. genelde öğlenleri çıkıyorum hastaneden. dün nöbetçiydim biliyorun. bugün hoca visite erken geldi ilk defa. 9 45te işi bitmişti. ben eve gelebilirdim ama malesef anahtarım yoktu. benm anahtarımı gülşene verdiğimiz ve yenisini de yaptırmadığımız iiçin emrah bana öğlen yüksek lisansa giderken bırakacatı. ve ben de 12 bucuğa kadar hastanede bekledim. öğrencilere nöroloojik muayne anlattım, makalelerimi çıkarttım,kitap okudum, öğle yemeğimi yedim filan sonra emrah geldi. eve geldik. o da açmış tatlım benim, pilav syledi kendine. bense inanılmaz halsizdim neden bilmiyorum ki hala öyleyim. dün gece hiç telefon çalmadı ama ben de nerdeyse hiö uyuyamadım. bi tuhaflık var bende. bitmeyen bir halsizlik hiçbişey yapmamama rağmen yorgunluk, asteni hali. yeniden dostinex başladık. prl iyice yükselmiş. yan etkileri aslında belki de ondandır. ama artık içmem gerekiyordu bak 5 gündür adetim gecikti. artık her yerim şipşiş çok sıkıldım bu halden. neyse emrah yemeğini yerken ben salondaki koltuğa uzandım. üstümü örttü. orada bir uyumuşum 3 saat sonra gözümü açtım. zorla kalktım banyo yaptım sıcacık. sonra emrah geldi. pizza söyledik, karnımızı doyurduktan sonra emrah koltukta uyuyakalan oldu bu kez. ben de 2 bardak çay içtim, laptop kucağımda tv açık dizi filan öyle takılıyorum. üstümde battaniye başımda ağrılıkla. üşüyorum bi türlü ısınamaadım bu akşam. midem bulanıyor hasta mı oluyorum anlamadım? inşallah olmam. biliyor musun dün sana yazdığım eski yazıları okurken pınar evlenirken ona yazdığım bi yazı okudum. hüzünlendim mutlu oldum filan işte ona gönderdim. bana o kadar saçma ve soğuk bir cevap yazmış ki. kendime söz verdim işim düşmedikçe artık onu aramıcam. hani hep diyodum ya arkadaşlığımız bitmiş aslında filan die gerçekten öyle. bana değer vermiyor artık ve ben hala buna nasıl oluyor da üzülüyorum onu anlamıyorum. bir de üzücü olan ne biliyor musun artık şöyle düşünüyorum o beni sevmemiş, arkadaş dost filan olmamışız sadece kullanmış beni. yalnızken herşeyi yapmış tüm eksiklerini benle tamamlamış. şimdi bana ihtiyacı yok o kadar kolay da sıyırdı beni hayatından. ama kendi bilir. herkese kendi yeni hayatlarında mutlulukar olsun. di mi? emrah 100. uykusunda. ben de kendime bi bardak daha çay alayım bari. hadi sonra görüşürüz ben uzun ve keyif dolu isim tamlamamA geri dönüyorum. bış hafta sonumun cumasına:)

22.11.2012

çam kolonyası

neredeyim? nöbette, karadeniz yeşilerinin arasına gençlik heyecanlarımı mahcup yaşadığım günlerde? sislerinin ardına sakladığım utangaç hallerim, yeni yetme. ve dostluğu, aşkı, gelecek planlarını bile sanki günlerce tırmanıp vardığı zirveden bakir  yeryüzüne bakan bir  dağcınn hissiyatıyla yaşarken. şimdi nerden de çıktı diyeceksi. bilgisayar masasının üzerinde bir kaç gündür duran yeşiil bir kutu var. dikkat etmemiştim, şimd, baktım üstünde çam kolonyası yazıyor. elime damlattım kokusu hoşuma gitti. sonra emraha alsam dedim, iş yeine götürürdü. googlea yazdım aratırken onur akının çam kolonyası diye bir şarkıısnı buldum. giriş 2 satır haiç kaldır at şarkıyı ama o 2 satır, onur akının niceeedir dinlemediğim ses ve bu koku beni alııp götürdü 16-17 yaşıma. o rabişi çoook özlüyorum. bana ait bir odam olsa yine akşamları girsem o odaya. bana ait bir dünya olsa orda. bir masa lambası sarı ışıklı, mavi masamın üzerinde bir kalem ve beyaz kağıtlar olurdu eskiden sonraları yerini klavye alsa da masada beyaz minik laptopum durdu. ben kendimi anlatsam, sessizlik beni dinlese. dillendirdiğim sorulara insanlardan duyamadığım yanıtları ssszilikten alsam. ruhumun düğümleri çözülse eskisi gibi. ılısam, yumuşasam. dilediğim şarkıyı çalsam. belki bi de sigara yaksam... sonra kendi duygu selimden yorulup dursam öyle, hiç kıpırtısız. gözlerim bir noktada sabit. sonra deriiin bir iç çekiş, yüzümde iç hesaplarını tamamlamış insanların mtebessüm ve kalender ifadesi. ve içimden şükrederek kalkıp ailemin yanna gitsem. ....aman beeeee.........

18.11.2012

mutlu pazar

selam sevgili blog, bugün mutlu bir gündü. senle hep acılar paylaştığımdan müzdariptim bir süre. halbuki insan mutlu olduğu günleri de kaydetmeli di mi? hafızadan kolay silinen böyle günlere insan ömrünün ihtiyacı oluyor halbuki. o zaman yazıyla varlıklarını koruyorlar. somutlaştırdığın mutluluklar belki böylece var olduklarına kendini inandırıyor. bugün bizim yıl dönümümz. birinci güzellik bu. 7 . yıl :) 18 kasım 2012 . 2005te başlayan bu hikaye hala devam ediyor. üstelik çok zengin çok dolu. 7 senenin büyümenin, kırılma noktalarının, kararsızlıkların, hayal kırıklarıın, sevginin doldurduğu ve hala aynı tazelikte olduğu için şükrettiğim , bir hikaye. bizim hikayemiz. başkaları için sıradan bizim için olağanüstü:) herkesin ki kadar işte. 2. güzel olma sebebim bugünü ailemle tüm sevdiklerimle geçirmiş olmamdı. bu sabah annemler bize kahvaltıya gelecekti. sabah 9 da uyandım. yatakta yalnız uyandım çünkü emrahla dün gece salondaki kanepede birbirimize sarılıp uyuyuakalmışız. ben uynadığımda 2 bucuktu. emrah ben burda yatıcam dedi ve anında uykuya daldı. ben de onu hadi kalk olmaz diyemeyecek kadr uyku mahmuruydum. sallana sallana içerden yorgan getirip üstünü örtmeeyi akıl edebildim. ama yastık getrimeyi düşünememişim:) sonra da yatağa yattım ve rüya alemine dalmışım. dalmak ... neydi ingilizce kelime vardı... bu aralar vocabulary die bir sitede kelime bulmaca oynuyorum da. neyse işte kelimeyi de hatırlayamadım zaten. sabah uyandım saat 9 da. annemler gelecekti die kalkayım ddm ama gücüm yok. emrahın yanına gittim biraz sarılıp yattık sonra 9 bucukta annemi aradım. geliyoruz dedi. kalktım ben de evi toparladım çayı koydum kahvaltı hazırlamaya basladım. patates kızarttım, yumurta pişirdim biraz fazla sulu olmuştu, sucuk pişirdim. annemleri aradım çıkıyoruz dedi, ekmek ve simit istedim:) emrahı kaldırdım sonra da o da kaşar filan almaya gitti markete. sonra herkes geldi. oturduk boll kalorili ve muhabbeti bir kahvaltı yaptık. sanırım kalori ile mutluluk baya at başı giden iki şey. yapacak bi şey yok. kabulleniş... :) sonraa sofrayı kaldırık. emrah hepimize kahve yaptı. anneme dedim kapat fal bakayım. bu arada babamla yusuf uyumaya gittiler teker teker:) onlar uyuya dursun biz oturup fal baktık netten kiralık ev baktık belki bu sene emrahla emek 8e filan taşınabiliriz şu servis ve araba paardoksundan kurtulmak için. sonra babam uyandı annemle ikisi bahçelide yürürüşe çıktı. emrah da diğer laptopa format atmakla uğraştı. yusuf uynadı . 1 saatten fazla süreden sonra annemler geldi. akşam yemeği için balık pişirtmeye gittik biz de emrah yusuf ben . annem o arada bir tarhana çorbası yapmış ki eve geldiğimizde burnum çılgın bir lezzet ve anılar yolculuğuna çıktı. ben salata yapmaya geçtim mutfağa sonra balıklar da geldi. sofrayı kurduk balık salata çorba ardından aldığımız tahin helvası ile tahin pekmez:) veee boolll kalorili bir öğün daha. annem babam yusuf karatay diyetine başlayacaklarmış da ona nazire yaptık resmen:) afşyetlen hamsileri yedikten sonra çay içtik bu arada ben bulaşıkları önce makinbaya girecek şekilde yıkayıp sonra balık kokar die baştan elimde yıkadım. emrah yıkama tatlım maklinayı çalıştıralım dedi ama makina bomboş valla olmaz dedim:) nese sonra salonda haberler eşliğinde bir çay faslı daha yaptık annemler kalkacak oldular ben de yavaaaş yerler yaaş agaaaa dedim bir işler güçler göndermesiyle ama babama dün pantolon filan almışlar da paçası yapılacakmış bugün alacaklarmış o kapanmadan gidelim dediler. bi de babam diyo ki biz altıda kalkıyoz senin gibi 9da değil . ben de 8 de kalkıyorm dedim. ama gittiler. onlar giderken her zaman birlikte yaşayabilseydik keşke diye içim sızladı. benim ütopyam da bu işte. tüm sevdiklerimle birlikte aynı evde yaşamak. olmaz ya zaten adı ütopya. ama böylesi bir günü böylesi bir günle kutladığımız için çok mutlu ve müteşekkirim rabbime. haa dersen ee yıl dönümü kutlaması onu da dün yaptık. önce vangogh alive die bir sergiye gittik sonra da romantik akşam yemeği formatında bir yemekle taçlandı. gerçi içinde biraz kavga didişme de vardı da. çünkü ben dün 80 liralık fön makinasını kufördeki adama tüm saflığımla güvenip 140liraya aldım ve bu sebepten işte biraz gerildik. neyse ama sonra barıştık ve dans ettik oynadık ohoo dünü de anlatmam lazım aslında. belki başka zaman. ama sanırım anlatmayı unuturum sonra da hepten unuturum:( sence biraz seni ihmal mi ediyorum. yani kendimi? sanırım öyle oluyor. bu konuya eğilmek lazım. işte böyle cnm.. evrene sevgiler.......